-
1 parmak basmak
а) прикла́дывать па́лец, обмакну́в в черни́ла ( вместо подписи)б) заостря́ть внима́ние на чём -
2 parmak basmak
to draw attention (to) -
3 yarasına parmak basmak
touch smb. on the raw -
4 parmak
parmak <- ğı> Finger m; am Fuß Zeh m, Zehe f; Speiche f des Rades; Maß Zoll m; altes Längenmaß, etwa 3 cm; Fingerbreit (m); Fingerprobe f (z.B. Honig);-e parmak atmak die Sache aufbauschen;-in bir noktasına parmak basmak besondere Beachtung schenken D;parmak hesabı fig türk. Versmaß n;parmak ısırmak verblüfft sein;parmak ısırtmak jemanden verblüffen;parmak izi Fingerabdruck m;parmak kadar çocuk Knirps m, Däumling m;parmak kaldı fast (hätte, wäre …);parmak kaldırmak fig den Finger heben, sich melden;parmak tatlısı Art Gebäck;parmak ucu Fingerspitze f;parmak yalamak fig sein Schäfchen ins Trockene bringen;parmağı ağzında kalmak fig Mund und Nase aufsperren;bir işte parmağı olmak seine Hand im Spiele haben;-i parmağına dolamak fig in die Länge ziehen, verschleppen;-i parmağında oynatmak jemanden nach seiner Pfeife tanzen lassen;parmağını bile kıpırdatmamak fig fam nicht mehr jappen können;-i parmağının ucunda çevirmek fam schon hinkriegen, schon deichseln A;parmakla gösterilmek nicht seinesgleichen haben;parmaklarını yemek fig sich D die Finger (danach) lecken -
5 parmak
па́лец (м)* * *озвонч. -ğı1) па́лецdeğneği iki parmak kısaltmalı — па́лку на́до укороти́ть на два па́льца
2) (тж. tekerlek parmağı) спи́ца ( колеса)3) дюйм4) стр. сто́лбик, баля́сина ( перил)5) уст. парма́к (старинная турецкая мера длины, ≈ 3 см)••- parmak atmak
- parmak basmak
- parmağını bile kıpırdatmamak
- parmağını bile oynatmamak
- parmak bozmak
- parmağına dolamak
- parmakla gösterilmek
- parmak ısırmak
- parmak ısırtmak
- parmak kadar
- parmak kaldı
- parmak kaldırmak
- parmağı olmak
- bunda onun da parmağı var
- parmağında oynatmak
- parmakla sayılmak
- parmağının ucuyla çevirmek
- parmağının ucunda çevirmek
- parmak yalamak
- parmaklarını yersin -
6 parmak
"1. finger. 2. toe. 3. spoke (of a wheel). 4. bar, rail (in a railing or grill); baluster. 5. inch (2.5 centimeters). 6. finger (measure used to determine the amount of liquid in a glass). 7. the amount of material that will stick to a finger: bir parmak bal a taste of honey. 8. the length of a finger (used in making rough measurements). -ı ağzında kalmak to be greatly astonished, be open-mouthed with amazement; to marvel at something wonderful. - atmak to make trouble, stir up a stink. - basmak 1. /a/ to draw attention to (a point). 2. to put one´s thumbprint on (a document) (in lieu of a signature). -ımı basarım. colloq. You mark my words! -ını bile oynatamamak/kıpırdatamamak not to be able to move a muscle (owing to fatigue). -ını bile oynatmamak/kıpırdatmamak not to lift so much as a finger (to help). - bozmak (for children) to be on the outs with each other. -ına dolamak/sarmak /ı/ to get (something) on the brain. -la gösterilmek 1. to be a person of distinction, be famous. 2. to be small in number, be so few one can count them on the fingers of one hand (as it were). - hesabı 1. (doing arithmetic by) counting on one´s fingers. 2. metrical system based on a count of syllables. - ısırmak to be greatly astonished, be open-mouthed with amazement; to marvel at something wonderful. - ısırtmak /a/ to leave (someone) open-mouthed with astonishment; to cause (someone) to marvel. - izi fingerprint, dactylogram. - kadar small, mere slip of a (child). - kaldı almost, very nearly. - kaldırmak 1. to raise one´s hand (with only the index finger extended) (done as a means of asking permission to speak). 2. to vote in favor of a motion. - kapı 1. gate made of vertical bars. 2. hinged window grate. -ı olmak /da/ to have a finger in (something), have something to do with (something). -ında oynatmak /ı/ to twist (someone) around one´s little finger, dominate (someone) completely. -ını oynatmak to give a bribe, grease someone´s palm. - parmak finger-shaped, fingerlike. -la sayılmak to be so few one can count them on the fingers of one hand (so to speak). -ını sokmak /a/ to interfere in, meddle in (something); to stick one´s oar in. - tatlısı a sweet, finger-shaped pastry. -ının ucunda/ucuyla çevirmek /ı/ to do (something) easily and skillfully. -ının ucunu göstermemek (for a woman) to cover herself so that a man may see no part of her body whatsoever. - usulü metrical system based on a count of syllables. - üzümü a grape whose fruit is somewhat elongated. -ını yaranın üzerine basmak to put one´s finger on the real problem. -larını (birlikte) yemek to find a food very much to one´s liking, relish every mouthful of a food." -
7 put one's finger on
parmak basmak -
8 прикладывать
несов.; сов. - приложи́ть1) bastırmak; koymakприкла́дывать ру́ку к се́рдцу — elini yüreğinin üstüne bastırmak
приложи́ть ру́ку ко лбу (ребро́м) — elini gözleri üstüne siper etmek
приложи́ть часы́ к у́ху — saati kulağına tutmak
2) basmakприкла́дывать печа́ть — mühür basmak
прикла́дывать па́лец вме́сто по́дписи — imza yerine parmak basmak
3) iliştirmekприло́женные к заявле́нию докуме́нты — dilekçeye ilişik / ekli belgeler
-
9 touch smb. on the raw
yarasına parmak basmak, yarasını deşmek, bamteline basmak -
10 touch smb. on the raw
yarasına parmak basmak, yarasını deşmek, bamteline basmak -
11 заострять
sivriltmek; vurgulamak* * *несов.; сов. - заостри́ть1) sivriltmek2) перен. vurgulamak; önemle belirtmekзаостри́ть вопро́с — sorunun önemini vurgulamak
••заостри́ть внима́ние на чём-л. — bir şeye parmak basmak
-
12 put one's finger on
(to point out or describe exactly; to identify: She put her finger on the cause of our financial trouble.) üzerine parmak basmak; göstermek
См. также в других словарях:
parmak basmak — 1) (bir yere) imza yerine parmağını mürekkebe batırarak bir yere bastırmak 2) mec. (bir yere) bir konu üzerine dikkati, ilgiyi çekmek Bu arada benim öteden beri gözüme çarpan bir noktaya şimdi parmak basacağım. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
parmak — is., ğı, anat. 1) İnsanda ve bazı hayvanlarda ellerin ve ayakların son bölümünü oluşturan, boğumlu, oynak, uzunca organların her biri Uzun, sinirli parmakları locanın kenarında uzanmış, boksörün kulağını koparıyordu. R. N. Güntekin 2) sf. Eni bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iz — is. 1) Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı … Çağatay Osmanlı Sözlük